KALECİ VOLKAN…

Posted in fenerbahçe with tags , , , , , , , , , , , , on 16 Kas 2014 by ayhancelik

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Volkan Demirel (d. 27 Ekim 1981; Fatih, İstanbul), Türk futbolcu. Kaleci pozisyonunda görev alan Demirel, Süper Lig ekiplerinden Fenerbahçe’de forma giymektedir.
Profesyonel futbolculuk kariyerine 2000 yılında Kartalspor’da başladı. 2002’de, Süper Lig’deki Fenerbahçe’ye transfer oldu. Burada beş Süper Lig, iki Türkiye Kupası ve üç Türkiye Süper Kupası şampiyonluğu yaşadı. 2004’ten itibaren Türkiye millî takımının formasını giyen futbolcu, ülkesinin yarı finale kadar yükseldiği 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda mücadele etti.

27 Ekim 1981 tarihinde İstanbul’un Fatih ilçesinde doğmuştur. Kaleciliğe ortaokul takımında başladı. Okul takımında genelde orta saha mevkiinde görev yapan Volkan, takımın kalecisinin takımdan ayrılmasının ardından kaleye geçti. Volkan bunun ardından okul takımındaki arkadaşlarıyla Kartalspor’a transfer oldu. Kartalspor’da ilk resmi maçına 24 Eylül 2000 tarihinde Sarıyerspor maçında çıkan Volkan Demirel, bu maçta kalesinde 2 gol görmüştür ve maç 2-2 bitmiştir. Kartalspor’da Servet ve Egemen gibi millî futbolcularla forma giyen Volkan, bu takımda 51 maçta forma giydi ve burada geçirdiği iki yılın ardından 2002-03 sezonunda Fenerbahçe’ye transfer oldu.

Fenerbahçe
Fenerbahçe’deki kariyeri 29 Haziran 2002’de TSV Dorfen ile yapılan hazırlık maçı ile başladı. İlk resmi maçına Rüştü Reçber’in sakatlığı nedeniyle 26 Nisan 2003’te Samsunspor karşısında çıkmıştır. Maçın ilk dakikalarında kalesinde gol görmüştür fakat Johnson’ın attığı golle karşılaşma 1-1 sonlanmıştır. Ayrıca Volkan, bu maçta 24 numaralı formayı giymiştir. 2002-03 sezonunda Süper Lig’de Fenerbahçe-Diyarbakırspor maçında çıkan tartışmaya yedek kulübesinden karışıp kırmızı kart gören Volkan, 2002-03 sezonunda başka maçta şans bulamamıştır.
2003-04 sezonunda ise Rüştü Reçber’nün Barcelona’ya transfer olmasının ardından teknik direktör Christoph Daum tarafından şans bulmaya başlayan Volkan, bu sezon ilk maçına 7 Aralık 2003 tarihinde MKE Ankaragücü karşısında çıkmıştır ve takımı Pierre van Hooijdonk’un 2 golü, Ümit Özat ve Selçuk Şahin’un golleriyle 4-1 galip gelmiş ve Fenerbahçe formasıyla ilk galibiyet sevincini yaşamıştır. 13 Aralık 2003 tarihinde Fenerbahçe’nin Denizlispor ile oynadığı karşılaşmada kalesini gole kapatan Volkan, takımının 2-0 galip gelmesinde büyük pay sahibi olmuştur ve ilk defa bir resmi maçta kalesini gole kapatmıştır.
Volkan ilk Galatasaray derbisine 28 Şubat 2004 tarihinde çıkmıştır. Fenerbahçe, Nobre’nin golüyle öne geçmiştir fakat daha sonra Volkan, Ömer Erdoğan’in golüne engel olamamıştır. Fakat son dakikalarda Mehmet Yozgatlı’nın attığı golle Fenerbahçe, karşılaşmadan 2-1 galip ayrılmıştır.

Volkan Demirel 2008 yılında Chelsea-Fenerbahçe maçında.
2003-04 sezonunda 19 lig maçında 22 numaralı formasıyla mücadele eden Volkan Demirel, o sezon ilk şampiyonluğunu yaşamıştır.
2004-05 sezonunda 1 numaralı formayı almıştır. Geri dönen Rüştü Reçber ise 34 numarayı almıştır. Fakat Rüştü’nün dönmesiyle Volkan, ikinci kaleci konumuna düşmüştür. 2004-05 sezonunda 6 maçta forma giyen Volkan, İstanbulspor, Denizlispor ve Kayserispor maçlarında kalesini gole kapatmıştır ve sezon sonunda kariyerinin ikinci şampiyonluğa ulaşmıştır.
2005-06 sezonunda 18 lig maçına çıkan Volkan, birinci kaleci Rüştü’den daha çok maçta forma giymeye başlamıştır. O sezon Türkiye Kupası çeyrek final rövanş maçında Ali Sami Yen Stadyumu’nda Tuncay’a asist yapmıştır.
2006-07 sezonunda 16 lig maçında forma giymiştir ve ayrıca kariyerinin üçüncü lig şampiyonluğu yaşamıştır.
2007-08 sezonunda Türkiye Kupası çeyrek finalde Galatasaray ile oynanan rövanş maçında Lincoln’ün kendisine küfür ettiği gerekçe göstererek ona saldırmıştır ve kırmızı kart görerek 3 maç ceza almıştır. Aynı sezon Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nde tarih yazarken Sevilla ile oynanan ikinci tur rövanş karşılaşmasında ilk 10 dakikada uzaktan 2 gol yemiştir. Bu hem Fenerbahçe’nin hem de Volkan’ın moralini bozmuştur. Fakat Fenerbahçe, maçı penaltılara kadar getirmiştir. Penaltı atışlarında 3 kurtarış yaparak Fenerbahçe’yi Çeyrek Finale taşımıştır. Yine aynı sezon Galatasaray ile şampiyonluk yarışında olan Fenerbahçe, bitime 3 hafta kala Galatasaray ile deplasmanda karşılaşmıştır. Sabri’nin ortasında boşa çıkan Volkan, Edu ile çarpışmış boşta kalan topu Nonda tamamlamıştır. Maçı bu golle Galatasaray 1-0 kazanmıştır. Kalan 2 haftada da avantajını sürdürerek sezonu şampiyon tamamlamıştır.
2008-09 sezonu Süper Lig 3. hafta karşılaşmasında Fenerbahçe, Ankara’da Hacettepe’ye konuk olmuştur. Maç 2-1 Hacettepe’nin üstünlüğüyle devam ederken son dakikalarda Volkan bir penaltı yaptırmıştır. Penaltı kaçınca hakeme Bak, Allah da izin vermedi! diyerek kırmızı kart görmüştür. Cezası önce 2 maç olarak açıklanmış daha sonra 1’e indirilmiştir. 12 Nisan 2009’da Ali Sami Yen Stadyumu’nda Fenerbahçe, Galatasaray ile karşı karşıya gelmiştir. Baştan sona kadar gergin bir havada oynanan maçta, kıyamet son dakikada kopmuştur ve birçok futbolcu birbirine girmiştir. Volkan da taraftarlara kışkırtıcı hareketler de bulunmuştur. Maç içinde herhangi bir kart görmeyen Volkan, daha sonraki incelemelere göre 3 maç ceza almıştır.
2009-10 sezonunda 32 Süper Lig, 9 UEFA Avrupa Ligi ve 6 Türkiye Kupası maçında forma giyen Volkan, iç sahada 7 maç üst üste gol yememe rekoru kırmıştır. Fakat son maçta Trabzonsporlu Burak’ın aşırtma golüne engel olamamış ve Fenerbahçe, bu golle şampiyonluğu yine son maçta yitirmiştir.
2010-11 sezonunda yine 32 lig maçında forma giymiştir ve kariyerinin 4. lig şampiyonluğuna ulaşmıştır.
2011-12 sezonu Fenerbahçe için sancılı başlamış ve sezon sonuna kadar öyle devam etmiştir. Birçok yabancı futbolcu (Emenike, Lugano, Santos, Niang, Güiza) kulüpten ayrılırken o, diğer arkadaşları gibi takımdan asla ayrılmayacağını ve mücadelelerini sonuna kadar devam ettireceklerini belirtti. Bunun sonucunda harika bir sezon geçirmiştir. 7 Aralık 2011’de Türk Telekom Arena’da fırtına gibi esen Galatasaray ile kötü futbol oynayarak kazanan Fenerbahçe karşı karşıya gelmiştir. Maç beklendiği gibi Galatasaray ataklarıyla başlamış ve maç boyu öyle sürmüştür. Volkan, elinden geleni yapmış, müthiş kurtarışlara imza atmıştır. Fakat Eboué, Elmander ve Melo’nun gollerine engel olamamıştır, Galatasaray karşılaşmayı 3-1 kazanmıştır. Lig boyu 32 maçta forma giymiştir. Fakat asıl patlamayı Süper Final’de yapmıştır. İkinci karşılaşmada Galatasaray’a konuk olan Fenerbahçe maçı 2-1, onun sayesinde kazanmıştır. Maç boyu atak futbol oynayan Galatasaray’ın birçok topunu engelleyen Volkan, Selçuk’un serbest vuruş golüne engel olamamıştır. Fenerbahçe, üçüncü karşılaşmada Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda Beşiktaş’ı konuk etmiştir. Maçın başlarında bir pozisyonda Edú ile çarpışan Volkan’ın dizi yarılmıştır. Maç içinde, devre arasında ve maç sonunda birçok tedavi görmüştür. Bir sonraki maç olan yine Beşiktaş maçında forma giyemeyeceği açıklansa da oynamıştır. Fakat Fenerbahçe maçı 1-0 kaybetmiştir. Son maçta Fenerbahçe, Galatasaray’ı konuk etmiştir. Maç 0-0 sona ermiştir ve şampiyon Galatasaray olmuştur. Ama Fenerbahçe ve Volkan, sezon boyu ayakta alkışlanası bir mücadele örneği göstermiştir. Fenerbahçe, her ne kadar şampiyonluğu kaçırsa da Türkiye Kupası’nı kazanmıştır ve bu da Volkan’ın kariyerindeki ilk Türkiye Kupası olmuştur.

2013-14 sezonunda Volkan
2012-13 sezonunda ilk resmi karşılaşmasını Şampiyonlar Ligi üçüncü ön eleme turu ilk karşılaşmasında Kadıköy’de Vaslui karşısında çıkmıştır. 75. dakikada Antal’ın golüne engel olamamıştır ve maç 1-1 sona ermiştir. İkinci karşılaşmada maç 1-1 iken bir penaltı kurtarmış ve maçı Fenerbahçe 4-1 kazanmıştır. Bu yüzden bir anlamda turu getiren futbolculardan biri olmuştur.
2012-13 sezonu başında Galatasaray ile oynanan TFF Süper Kupa maçının başlarında bir pozisyonda omzu çıkmıştır ve yerine Mert Günok kaleye geçmiştir. Sakatlığı olsa da ameliyatını sezon sonuna ertelemiş ve sezon içinde forma giymek istediğini belirmiştir.Alex de Souza’nın takımdan ayrılmasıyla kaptan olmuştur. Ancak Ocak Ayındaki transfer döneminde Emre Belözoğlu’nun takıma geri gelmesi ile kaptanlığı Emre Belözoğlu’na bırakmıştır ve kendisi 2. Kaptan olmuştur.
25 Nisan 2013 tarihinde Avrupa Ligi yarı final mücadelesinde Benfica’ya karşı Fenerbahçe kalesini koruyan deneyimli eldiven, bu maçla birlikte Avrupa kupalarında 62. maçına çıkarak, sarı-lacivertli ekibin Avrupa kupalarında en çok forma giyen futbolcusu oldu.[1] Bu alandaki rekor daha önce 61 maç ile Brezilyalı oyuncu Alex’te bulunuyordu.

Milli takım kariyeri

Volkan Demirel Türkiye Milli Futbol Takımı forması ile;
2001 yılında 4 kez Türkiye U-20 Milli Takımı’na çağrıldı. Türkiye Milli Takımı’na ilk kez 2004 yılında çağrıldı. Milli takım ile ilk maçına 28 Nisan 2004 tarihinde, Belçika’ya karşı dostluk maçında giydi. Volkan Demirel maça ikinci yarıda Rüştü Reçber’in yerine girdi. Maç 3-2 Türkiye’nin galip gelmesi ile sonuçlandı.

Başarıları
Fenerbahçe
Süper Lig: 2003-04, 2004-05, 2006-07, 2010-11, 2013-14
Türkiye Süper Kupası: 2007, 2009, 2014
Türkiye Süper Kupası ikinciliği: 2013
Türkiye Kupası: 2011-12, 2012-13
Türkiye
2008 Avrupa Futbol Şampiyonası Üçüncülük
2008 Türkiye Türkiye
Türkiye U-21
Akdeniz Oyunları Yarı Finalisti (Dördüncüsü)
2001 – Türkiye Türkiye Olimpik

Alman Sport Bild dergisi araştırma yapmış ve Volkan Demirel 31.sırada (2009 yılı)

En iyi 50 Kaleci sıralaması şöyle:

Iker Casillas (Spanien / Real Madrid)
Gianluigi Buffon (Italien / Juventus Turin)
Petr Cech (Tschechien / FC Chelsea)
Edwin van der Sar (Holland / Manchester United)
Victor Valds (Spanien / FC Barcelona)
Ren Adler (Deutschland / Bayer Leverkusen)
Igor Akinfejew (Russland / ZSKA Moskau)
Sbastien Frey (Frankreich / AC Florenz)
Jlio Csar (Brasilien / Inter Mailand)
Robert Enke (Deutschland / Hannover 96)
Pepe Reina (Spanien / FC Liverpool)
Tim Wiese (Deutschland / Werder Bremen)
Manuel Neuer (Deutschland / Schalke 04)
Diego Lpez (Spanien / FC Villarreal)
Manuel Almunia (Spanien / FC Arsenal)
Frank Rost (Deutschland / Hamburger SV)
Diego Benaglio (Schweiz / VfL Wolfsburg)
Jens Lehmann (Deutschland / VfB Stuttgart)
Shay Given (Irland / Manchester City)
Hugo Lloris (Frankreich / Olympique Lyon)
Doni (Brasilien / AS Rom)
Artur Boruc (Polen / Celtic Glasgow)
Grgory Coupet (Frankreich / Paris St-Germain)
Logan Bailly (Belgien / Borussia M´gladbach)
Roman Weidenfeller (Deutschland / Borussia Dortmund)
Carlos Kameni (Kamerun / Espanyol Barcelona)
Andrej Pyatow (Ukraine / Schachtjor Donezk)
Jaroslav Drobny (Tschechien / Hertha BSC)
Allan McGregor (Schottland / Glasgow Rangers)
Stipe Pletikosa (Kroatien / Spartak Moskau)
Volkan Demirel (Türkei / Fenerbahçe Istanbul)
Maarten Stekelenburg (Holland / Ajax Amsterdam)
Timo Hildebrand (Deutschland / 1899 Hoffenheim)
Leo Franco (Argentinien / Galatasaray Istanbul)
Heurelho Gomes (Brasilien / Tottenham Hotspur)
Marco Amelia (Italien / FC Genua)
Joe Hart (England / Birmingham City)
Steve Mandana (Frankreich / Olympique Marseille)
Christian Abbiati (Italien / AC Mailand)
Craig Gordon (Schottland / FC Sunderland)
Samir Handanovic (Slowenien / Udinese Calcio)
Tim Howard (USA / FC Everton)
Mickal Landreau (Frankreich / OSC Lille)
Morgan De Sanctis (Italien / SSC Neapel)
Sergio Romero (Argentinien / AZ Alkmaar)
Robert Green (England / West Ham United)
Cdric Carrasso (Frankreich / Girondins Bordeaux)
Helton (Brasilien / FC Porto)
Rui Patricio (Portugal / Sporting Lissabon)
Wladimir Gabulow (Russland / Dynamo Moskau

Ayrıca Fenerbahçe’nin milli file bekçisi Volkan Demirel,

Dünyanın en pahalı kalecileri  listesinde 9 milyon Euro ile  20. sırada yer aldı.(2010) 

Fenerbahçe’nin tribünden gelen fanatik taraftar kalecisi..Volkan!

Bir deli oğlan Volkan !

Cesur,yiğit adam gibi adam Volkan !

Orası ayrı burası ayrı oynamayan sapına kadar Fenerbahçe’li VOLKAN !

Fenerbahçe Soruşturmasının Altından FIFA ve Blatter çıktı!

Posted in Kategorilenmemiş on 24 Tem 2015 by ayhancelik

_75255350_blatter_ap_1

Bugün şu müfettiş Palacios’u biraz araştırayım didikleyeyim dedim.
2010 yılında iş hayatına atılan, 2013 yılında UEFA’ya müfettiş olan bu çömez arkadaşın bu kadar kritik ve komplike bir davaya 3. Müfettiş olarak atanması ve zehir zemberek bir rapor hazırlaması hayra alamet değil malum.

Palacios, şu anda halen Sport Advisers diye bir İspanyol avukatlık şirketinde avukatlık yapıyor. [http://www.sport-advisers.com/en/equipo.html] (Yani bunlar hem savcı, hem avukat.)

Şirketin sahibi Gorka Villar kim diye baktım. Alberto Contador’un CAS avukatı falanmış…

Sonra enteresan bir doküman buldum ki meğer Gorka Villar UEFA hakem Komitesi başkanı Angel Maria Villar’ın oğluymuş.

FIFA kurallarına aykırı olduğu için babasının resmen imza atamadığı spor dışı davalarına imza atıyormuş. Belgeleri burda: [http://www.extraconfidencial.com/articulos.asp?idarticulo=501] (Dürüstlük, etik falan mı dediniz?)

Ailecek etik dışı işlere bulaşmışlar. Oğlunun şirketindeki çömez avukatın da muhtemelen UEFA’ya müfettiş atanmasını sağlayan bu.

Yani özetle Palacios’un Angel Maria Villar’ın tetikçisi olduğu söylenebilir.

Peki Angel Maria Villar’ın çıkarı ne? Blatter’in Katar’dan dolayı arası Platini’yle fena bozuk. [http://espnfc.com/news/story/_/id/1382797/fifa-clarify-blatter’s-comments-on-winter-world-cup?cc=5739]

Meğer, Blatter Villar’ı olası halefi olarak göstermiş. [http://espnfc.com/news/story/_/id/1382924/sepp-blatter-tips-angel-maria-villar-as-possible-successor?cc=5739]

Beyler bayanlar, FIFA Başkanlığı yarışında kimvurduya gitmek üzereyiz.

Platini ceza verdirse bir türlü, verdirmese bir türlü.

Peki, Platini’den sonra UEFA’nın başına kim gelecek Şenes Erzik?

Peki, Sports Advisers’ın TS’nin ve/veya GS’nin danışmanlığını yapmadığını nereden bilebiliriz? Nitekim kılıfına uydurmak için babasının yerine imza atan adamın şirketi.

Bu işler başka işler. Endişe etmek gerek.

kaynak: 

Cem ARGUN · @cargun

2013 BLOG RAPORU

Posted in Kategorilenmemiş on 01 Oca 2014 by ayhancelik

WordPress.com istatistik yardımcı maymunları bu blog için bir 2013 yıllık raporu hazırladılar.

İşte bir alıntı:

Louvre Müzesi, yıllık 8.5 milyon ziyaretçi ye sahip. Bu blog, 2013 içinde yaklaşık 120.000 kez görüntülendi. Eğer bu Louvre Müzesi’nde bir sergi olsaydı, bu kadar insanın bunu görmesi yaklaşık 5 gün sürerdi.

Raporun tamamını görmek için buraya tıklayın.

“ULAN KAVASLAR….!”

Posted in Kategorilenmemiş with tags , , , , , , , , , , on 21 Kas 2013 by ayhancelik

“Üst Not: Başlık Resmi bir dildir ve hakaret içerikli değildir..Lütfen yanlış anlamalara mahal verilmesin Ulan..! “

Görsel

3 Temmuz’da “Fenerbahçe Operasyonu” yapıldı..

Bu Operasyona “Hizmet” veren onlarca kişi oldu..Yurt içinde, yurt dışında bu Hizmet’e destek veren onlarca dahili ve harici bedhahları tanıdık..

Operasyonun her ayağında “Fenerbahçeli” etiketiyle görev yaptılar bu Kavaslar..!
Polisler Fenerbahçeliydi, Savcı Fenerbahçeliydi, Mahkeme Başkan’ı Fenerbahçeliydi,Federasyon Başkan’ı Fenerbahçeliydi..! 

MAA Federasyon Başkan’ı oldu..Kavaslık yaptı ve Fenerbahçe’sini 6S’lilerle işbirliği yaparak “şikeci”ilan etti.Savunmaları almadan kararlar çıkartarak, UEFA’ya karşı savunamayarak,UEFA’ya şikayet edenleri takdir etti üstelik..!

Bunun adı Kavas’lık değil de nedir..!

Lütfü Arıboğan Kavas’ını anlatmaya gerek var mı..?
Adamın her hareketi Kavas’lık..Hatta belgeli ispatlı Kavas..Eşi ile beraber Denizbank’ın kredilerini 6S’ye peşkeş çekmediler mi..6S’nin kredi borçlarını erteleme,öteleme,örtme gibi türlü sahtekarlıklarla yok etmediler mi..

Kavas’lar saymakla bitmez..
İlhan Helvacı, Ebru Köksal, Kavas değiller de nedirler..6S’ye hizmet Fenerbahçe’ye darbe için az mı çabaladılar.. Birisi MAA’ı kafa kola almakla meşgulken, diğeri içeride savunmalar alınmadan hazırlanan Polis fezlekelerini UEFA’ya fakslıyordu..KartKadınlı-GavasErkekli Kavas’lık bunlarınki..! 

Hele bir de ateşi üfleyerek bile sönmeyen Botoks’lu bir Kavas var ki şimdilerde kendi yaktığı ateş ile kaba etlerini tutuşturdu ve maddi manevi Yusuf Yusuf hallerde..
Gerçi seksi kulüp onlar..WC’ler, Otoparklar, çilekler, Ayvalar, şeftaliler, Muzlar havalarda uçuşuyor onlarda..Kızlı-Erkekli maillerle Fenerbahçe’yi UEFA’ya suçlu olarak anlattılar..Kavas’lıkta sınır tanımadılar.. Kavas sadece bir kişi satmak iken onlar ülkelerini satmak pahasına Kavaslık yaptılar..Uluslararası Kavas’lar..! 

Bu Kavas’ların bir de Medyadaki görevlileri var ki onları anlatmaya sayfalar yetmez..

Bavulcusu, çantacısı, Rok’u püsürü,Çakar’ı,Topoğlusu,Uluveren’i say say bitmez..!

Ayrıca ince ince çalışanlar mı, Gönlüm Trabzonspor’un şampiyonluğundan yana diyenler mi, Mitinglerde Kulüp Başkanları ile arz-ı endam eyleyenler mi, Otel lobilerinde ve soyunma odalarında Trabzonspor’la kol kola olanlar mı..Say say bitmez vallahi..!

İçimizdeki Kavas’ları da pas geçmek olmaz elbette..
Hain TK, Kanarya Sevenler Derneği adı altında Kumarhane Dernekçisi olan AY, Trabzonpor’a şike için yardım ve yataklık yapan HA,Money Talks olan ZŞ ve bilumum Kavas’lar da çok çabaladılar..!

Kavas’ların yurtdışı Temsilcileri de var tabi ki..
Müfettiş Cornu Kavas’ı, İnfantino Kavas’ı ve Platini Gavat’ı var ki onlar da yurtdışında epey Kavas’lık yaptılar..

Fransa 2-0’ın rövanşında bugün 2 ofsayt golle 3-0 ‘lık skorla Dünya Şampiyonasına katılacak deniliyor..! Platini o müfettişleri ve sözümona tarafsız Komitelerini gördü mü acaba..Sıfır toleranstı değil mi..!
Sahi Kavas Platini sen Fransa’nın neresindensin..?

Biz şikeye Fransız iken, şikenin ağababasını buradaki Fransızlar yapmış iken, Fransız dayanışması ile ülke içi ve UEFA nezdinde Fransızların ve içimizdeki İrlandalıların kurgusuna getirildik..!

Ama bu sevda asla teslim olmadı ve olmaz..
Bu dava burada bitmez..!

Beraber yedik biber gazını, beraber yürüdük biz bu yollarda..
Bir olduk Metris’te, birlik olduk Silivri’de..
Çağlayan’da çağladık, Cadde’de çığ olduk köprüye aktık..

Şimdi moda deyimlerle (Yani resmi dille) hepinize sesleniyoruz..

“Ulan Kavas’lar ! gün gelecek tuvaletlere saklanacaksınız ve hepinizin üzerine sifonu çekeceğiz eninde sonunda..! “

Çünkü Fenerbahçe şike yapmamıştır ve tertemizdir..!
Tek suçumuz Fenerbahçe olmaktır ve “şike şike” yapmaktır..O nedenle de verdiğimiz rahatsızlık her branşta devam edecek ve bu sene de alayınıza 9 doğurtup 9 şampiyonlukla şikelemeye devam edeceğiz..!

focus-sarilacicubuklu.com

focus-https://twitter.com/focus2717?refsrc=email

Bir Galatasaraylının gözünden Fenerbahçe

Posted in Kategorilenmemiş with tags , , , , , , , , on 04 Kas 2013 by ayhancelik

Görsel

Hiç galatasaray kongrelerine benzemiyor yaptığı kongreleri…

Onca zengin ve kültürlü üyenin arasında bir sürü köylü tip var, garip bir bütünleşmişlik ve bir olma hali.

Zaten kulübün kendisi de hiç benzemiyor galatasaray’a…

atara atar, gidere gider, hep bir isyan hali.

ne acayip bir yapı bu Fenerbahçe. üyelerinin, taraftarlarının yaramaz çocuk sahibi anne babadan farkı yok.

bu kadar bağlanılır, bu kadar sevilir mi, altı üstü iki renk ?

ülkenin sportif tüm günahları omuzlarına yüklüyken ve o iki renge sevenleri hariç herkes düşmanken bu kadar sahip çıkılır mı ?

Ampülcüsü, altı okçusu, bozkurtçusu, koministi, şeriat özlemcisi, gayrimüslimi, ateisti, söz konusu Fenerbahçe olduğunda, kendi stadınızı kendiniz yapmak için mücadele ediyorsunuz, hadi zengin olanlarınızı anladık ama, 1000 lira maaş ile çalışıp lisanslı ürün kullanan adamlar ve kadınlar var aranızda.

son maçlarda kaybedilen şampiyonluklara inat, hala ısrarla ve sanki daha önce hiç hayal kırıklığı yaşamamış gibi destek veriyorsunuz.

sadece başarılı olduğunuzda piyasaya çıksanız daha çok sevileceksiniz.

bu ülkede galatasaray taraftarı olduğunu yıllarca gizlemiş olan milyonlarca insan varken yaptığınız tam görgüsüzlük.

rakipleriniz ve taraftarları sorunları sinerek, görmezden gelerek ve ya kaçarak çözerken, siz mücadele edip kendi sorunlarınızı daha bir içinden çıkılmaz hale getiriyorsunuz.

bu gün yine kendi sorunlarınızı çözmek için seçim yapacaksınız. aziz yıldırım’ı seçip mücadeleye devam edecekmiş gibi bir haliniz var.

böyle bir tercih ile hata yaparsınız bilesiniz.

doğruyu bulmak için galatasaray’ı ve taraftarını örnek almak ve tavsiyelerini dinlemek zorundasınız.

ne demiş galatasaray başkanı ünal aysal, (mehmet ali aydınlar’ı kastederek) “derbiyi beraber izlemek istiyorum.”

ne diyor galatasaray taraftarı, “aziz yıldırım beceriksiz bir adam, mehmet ali aydınlar vizyon sahibi, fakat biri şikeci, diğeri koruyucusu.”

hem galatasaray başkanı hem galatasaray taraftarı sonuna kadar haklı.

biraz rahat olmayı, şartlar gerektirdiğinde değerlerinizden ve karakterinizden taviz vermeyi, çok zorlandığınızda kendinizi güvenli kucaklara bırakmayı ö-ğ-r-e-n-m-e-l-i-s-i-n-i-z.

istanbul’un işgal altında olduğu günlerde, fransız general ve diplomatlara beyoğlu’nun genç kızlarını ikram etmeyi kültürlerinin bir parçası olarak içlerine sindiren bu adamlarla eşit şartlarda rekabet etmek istiyorsanız, onlardan öğrenmeniz gereken çok şey var.

yeni yönetiminiz ve başkanınız kim olursa olsun, camiaya düşen ilk görev, devlete bu kadar çok vergi ödemenin anlamsızlığını kavramak olmalıdır. enayi misiniz ?

Trabzon’a örtülü ödenekten para giderken, ağzınızı açıp bakıyorsunuz. başbakan sizin de başbakanınız değil mi, siz de istesenize, Sivas’a, Karabük’e balık yollarsınız.

hiç bir şey yapamıyorsanız, sözlükte Fenerbahçe başlığı altında yazan rakip arkadaşları okuyun, hatalarınızı göreceksiniz.

Bu akşam kongrede yine yeniden Aziz Yıldırım’ı seçmişler başkan olarak..Hadi seçtiniz salonda “Mustafa Kemal’in ASKERLERİYİZ” diye slogan atmak da neyin nesi?..Kendiniz bilirsiniz. Kaşınıyorsunuz. Adamlar ayar oluyor M.KEMAL adına siz askerleriyiz diye bağırıyorsunuz.Alıştırın kendinizi şimdiden yeni 3 temmuzlara..Dost acı söyler..

Başkanda seçilir seçilmez kürsüden hörelenmiş, herkese gider yapmış.Bu seçimin sonucu 3 temmuzculara bir cevaptır demiş.Cumhuriyet ilkeleri ile bu kulübü yeni nesillere teslim ederiz ancak demiş..vay anam vay..Bu başkanda ki yüreğin yarısı bizim başkanda olsa tüm enerji santrallerini ele geçirir şart olsun.Düşünün bu başkanın birde yargıtay’da davası sürüyor.Bekleyin oradan siz artık adalet hak hukuk..gelir gelir..Oryantali bileceksiniz kardeşim. Öyle herşeye gider herkese atar yapılır mı? Yeri gelince biz söylemedik deyip asena moduna geçeceksin.Azıcık bizim başkandan örnek alın.

Bak 104 yıllık kulüpsünüz bakmazlar gözünüzün yaşına “yeni Türkiye” deyip yerle bir ederler benden söylemesi.Gittiğiniz yol yol değil bilesiniz.Ülkeye sporcu yetiştirmek,Atatürk ilkelerine,cumhuriyete sahip çıkmak,statlar yapmak olimpik havuzlar yapmak falan sizin işiniz değil.Bırakın onları devlet yapsın.Siz işinize bakın..Boş işler peşindesiniz.Bakın galatasaraya tek kuruş harcamadan sizinkinden daha büyük ve daha lüks stada sahip oluverdi.Azıcık kafayı kullanın.Tamam taraftarınız kulübü için para harcamaktan çekinmiyor ama onlara da yazık ama..Onları da azıcık beleşe alıştırın.İcabında beleş bilet olmayınca maça gelmem diye trip yapmayı,ayaklanmayı bilsin.Kendi yağımızla kavruluyoruz diyorsunuz kimseye eyvallahımız yok diyorsunuz da ya sonra bizimkiler sizi örnek almaya kalkarsa..hani olmazda ya olursa mazallah….

Neyse ağalar siz bilirsiniz.Gittiğiniz yol yol değil bilin.Bir biz kaldık dizayn edemedikleri demeyin bu işin peşini bırakmazlar bunu da böyle bilin..Bide bu sene bize 10 kasım tarifesi falan uygulamaya kalkmayın ayıptır.günahtır.Daha 6 kasım tarifesini içimiz sindiremedik şart olsun.Kupamız var filan diyoruz sıkışınca ama bu 6 kasım acısı bildiğiniz gibi değil siz bilemezsiniz.

AZİZ YILDIRIM’IN HİZMETLERİ

Posted in Kategorilenmemiş with tags , , , , , , , , , , , , , , , on 28 Eki 2013 by ayhancelik

                                                                      Görsel

23/10/2013 Tarihinde yapmış olduğumuz açıklamada, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım’a Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığına adaylığını koyması halinde DESTEK vereceğimizi ALTINI ÇİZEREK belirtmiş ve Başkan adayının kimler olamayacağı konusunda fikirlerimizi yazılı olarak bildirmiştik.

03/11/2013 tarihinde yapılacak olan Fenerbahçe Spor Kulübü Seçimli Genel Kurul öncesi, Fenerbahçe’yi çıkar ve rant gruplarına dönüştürmek isteyen bir takım kişilerin Fenerbahçe Spor Kulübü Başkan adaylarının yönetim kurulu listelerinde olduğunu gördük ve bu açıklamayı yapma gereği hissettik.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın kişilik haklarına tecavüz niteliği taşıyan gerçekle alakası olmayan dedikodu ötesine geçmeyecek, şehir efsanelerini çıkaran zihniyetin Fenerbahçe Spor Kulübünde işi olamayacağını üstüne basarak belirtmek isteriz.

Bolu Fenerbahçeliler Derneği olarak Şehir efsaneleri ve Dedikodularla değil, bizzat gerçekler ile konuşmanın gerektiğine inanıyoruz. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım’a itham edilen hayali senaryolarla değil, Fenerbahçe’ye yaptığı hizmetlerle gündeme gelmesinin taraftarıyız…

* 14/02/1998 1 oy Farkla Fenerbahçe Başkanı Seçilen Aziz Yıldırım, 1980-1990’lı yıllarda hem kurumsal hem de sportif başarısızlığa neden olan bir çok uygulamanın sanki “sihirli bir el” değmiş tarihin tozlu sayfalarındaki yerini almasını sağlıyordu. Eski dönemle kıyaslanmayacak köklü değişiklikleri kısa zamanda şahsen yapılmasına neden oluyordu.

* Aziz Yıldırım Kulüp Yönetiminde Sistem ve düzen getirerek Kulüp kasasını yöneticilerin cebinden ayırarak ilk reformunu yaptı. Fenerbahçe’nin “Zengin işadamına dayanan geleneksel yapısını” değiştirip bir şirketin kurumsal yapısına kavuşturmuştur. Daha sonra Fenerbahçe ismi ve logosunu markalaştırarak Fenerbahçe Spor Kulübünün değerini yükseltmiştir. Başkanlığı süresince Fenerbahçe’ye uluslararası standartlarda 19 yeni tesis kazandırmış ve bu tesislere Fenerbahçe ile sembolleşen isimlerini vererek Efsaneleri ölümsüzleştirmiştir.

* Aziz Yıldırım, Türkiye’de Spor Alanındaki kurumsallaşma hareketinin lideri olmuştur. Diğer Kulüpler kendisini örnek alarak hareket etmiştir, amacı geçmişte olduğu gibi sadece TRANSFER ŞAMPİYONU yapmak değil Fenerbahçe’yi Dünya Kulübü yapmaktır.

* Geçmişte Fenerbahçe gelirlerinin %75ini oluşturan MAÇ YAYINLARI , Aziz Yıldırım Döneminde ideal denge düzeyine getirilip, Maç Yayın gelirine bağlı kalmadan Fenerbahçe’nin Ekonomik açıdan Bağımsız bir kulüp olmasını sağlamıştır.

* Her Yıl 1 Dünya Yıldızı Transferi ile Dünya ve Avrupa Futbol piyasasında Diğer Türk Kulüpleri için bir referans olmuştur.

* Fenerbahçe’nin sadece Futbol Kulubü olmadığı ve 11 branşta faaliyet yapan bir SPOR KULUBÜ olduğu anlayışını getiren Aziz Yıldırım Döneminde, Fenerbahçe Olimpiyatlara en çok sporcu gönderen TÜRK SPOR KULÜBÜDÜR.

* Fenerbahçe, Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet desteği olmadan kendi imkanlarıyla STADINI YAPAN İLK KULÜPTÜR. Modern STAD ile Aziz Yıldırım Çamurlu yolları,bilet kuyruklarını,sidik kokusunu,maçtan 1 gün evvel girilen giriş kuyruklarını TARİHTEN sildi ve Reklam gelirini 500 bin dolardan 10 milyon dolara çıkarttı. Stat Gelirini ise 60 miyon TL yapmıştır. Fenerbahçe Taraftarı Aziz Yıldırım sayesinde kaliteli maç izleme standartı (Temiz Tuvalet,Modern Ulaşım,temiz gıda,Geniş giriş)kazanıyordu.

* Fenerbahçe İsmi Ve logosunu marka Haline Getiren Aziz Yıldırım Fenerium aracılığı ile bunu taraftarın Beğenisine sunmuştur. İlk Fenerium Stadın Altında açılırken; Koli taşıyan, raf dizen Aziz Yıldırım , Bu oluşumun en iyi Müşterisi olmuştur. Fenerbahçe markasını Korumak için Aziz Yıldırım Marka Simsarlarına 1100 adet resmi dava açmıştır. Ayrıca Real Madrid 2006 yılından beri Fenerium’u örnek alıp buna benzer bir sistem kurarak, taraftarına aynı şekilde ulaşmaktadır. Bugün Fenerium 19 ilde, 5 yurtdışı temsilciliğinde, 66 şubesi ve 3 gezici Tırı ile 30 milyon € ciro yapmaktadır. Ayrıca Fenerium Ürünlerini üreten üreticilere yapılan sıkı denetimlerle, belli standart oluşturularak, Fenerbahçe taraftarına kaliteli ürün sağlanmaktadır.

* Aziz Yıldırım Türkiye’de ilk kez Taraftar kart projesini Fenerbahçe ile yapan Kişidir. Bu uygulama ile Fenerbahçe Yeni bir gelir kalemi kazanmıştır, Taraftar Kart Uygulaması, sağlanan avantajlar ile 383 bin üyeye ulaşmıştır. Taraftar Kart Uygulaması ile Bu alanda Fenerbahçe Dünyanın en büyük Kulübü ünvanına sahiptir.

* Türkiye’de ilk kez bir spor kulübünün kendine ait TV ve Web sayfası Aziz Yıldırım ile Fenerbahçe Spor Kulübünde açılmıştır. Bugün en çok izlenen Spor kanalı FBTV Ve en çok ziyaret edilen web sayfasıwww.fenerbahçe.org ‘dur.

* Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’ye diğer bir hizmeti Fenercell 23/02/2009dan beri 578 bin aboneye ulaşmıştır, Ayrıca Fenerbahçe Dergisi tirajı en yüksek olan spor dergisidir.

* Türkiyenin İlk Spor Müzesi Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadında Aziz Yıldırım Tarafından Kurulmuştur.

* Fenerbahçe’nin vizyonu doğrultusunda kurulması planlanan ve uzun süredir altyapı çalışmaları devam eden “Fenerbahçe Üniversitesi” için YÖK ‘ten onay alınarak, Fenerbahçe’nin taşıdığı tüm değerleri ülkemiz hizmetine sunulmasının önünü açan Aziz Yıldırım’dır

* Aziz Yıldırım Göreve Geldiğinden Beri 5 Profesyonel Bransda 70 üzeri şampiyonluk, 6 Amatör branşta 500 üzeri şampiyonluk ve 600 civarı madalya sevinci yaşamıştır. Bu rakamlar, Geçmişten bugüne Fenerbahçe tarihinde en çok şampiyonluk sevinci yaşayan Fenerbahçe başkanının Aziz Yıldırım olduğunu göstermektedir.

15 Sene Fenerbahçe Spor kulübüne başkanlık yapan, Sayın Aziz Yıldırım’ın hizmetlerinin satır başlarını paylaşmaktaki sebebimiz, Bu hizmetleri hiç bir KARALAMA faaliyetinin unutturmayacağı GERÇEĞİDİR.

Bilinmelidir ki;

03/11/2013 Fenerbahçe Seçimli Genel Kurulu, Sadece bir seçim geleneği değil, 1908 yılında Ayetullah bey’in “Ben de Fenerbahçe ben’im diyor ve bu pazarlığı kabul etmiyorum” deme ZAMANIDIR

BOLU FENERBAHÇELİLER DERNEĞİ

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ TÜZÜĞÜ

Posted in Kategorilenmemiş with tags , , , , , , , , , , , , , on 23 Eki 2013 by ayhancelik

 

Görsel

 

B İ R İ N C İ    K I S I M

 

GENEL HÜKÜMLER

 

Kulübün Adı ve Merkezi

 

Madde 1 : Kulübün adı “Fenerbahçe Spor Kulübü”dür. Merkezi İstanbul Kadıköy’de olup, bu tüzükte “Kulüp” olarak anılacaktır.

 

Kulübün Kurucuları 

 

Madde 2 : Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yılında Ziya Songülen, Ayetullah ve Necip Okaner, Asaf Beşpınar ve Enver Yetiker tarafından kurulmuştur.

 

Kulübün Amacı ve Faaliyetleri 

 

Madde 3 : Kulübün amacı,

Atatürk’ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda;

çağdaş yaşama uygun olarak, üyelerin ve sporcuların beden ve ruh sağlığını geliştirecek olanaklar hazırlamak ve onların fizik ve moral eğitimleri ile ilgilenmek, onları Kulübün tesis ve faaliyetlerinden yararlandırmaktır.

 

Sporun hedefinin bireyler arasında dostluk, barış, sevgi ve kardeşliği geliştirmek olduğu bilinciyle; sporun ulusal düzeyde gelişmesine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmak, sporcu sağlığı ve eğitimi için altyapı tesislerini yaparak Kulübün sporcularını eğitmek ve onlara daha çağdaş koşullar ve olanaklar sağlamak için altyapı, tesis ve sosyal tesisler oluşturmak, onlardaki sportmenlik anlayışının devamını sağlamak, yurt içinde ve yurt dışında profesyonel ve amatör spor branşlarında müsabakalara katılmaktır…

Kulübün Renkleri ve Arması 

 

Madde 4 : Fenerbahçe Spor Kulübü’nün renkleri Sarı-Laciverttir. Arması ise, yuvarlak beyaz çerçeve içinde kırmızı zemin üzerine özel şekilde çizilmiş bir resimden ve sarı-lacivert renklerin ortasındaki yeşil meşe dalından oluşur.

Beyaz çerçeve içinde kulübün ismi ile kuruluş tarihi yazılıdır. Bu armadaki beyaz; temizlik ve açık yüreklilik ifadesidir. Kırmızı ile beyaz ise; ulusal renklerimizi oluşturur. Kırmızı ve beyazdan oluşan bu fon, aynı zamanda Fenerbahçeliler arasındaki sevgiyi ifade eder.

Lacivert asaletin, sarı ise Fenerbahçe için duyulan gıptanın ifadesidir. Meşe dalı Fenerbahçelilerin gücünün, yeşil renk ise başarı isteğinin sembolüdür.

Cemaat Şampiyon Olur Mu?

Posted in Kategorilenmemiş with tags , , , , , , on 14 Eki 2013 by ayhancelik

Görsel

 

Olur!

Türkiye’de hızla el değiştiren sermaye, son üç sezondur futbola da el atmaya başladı. Endüstriyel futbolun sermaye-rant ekseninde uluslararasılaşması futbol alanında da büyük sermaye sirkülasyonunu dünya ölçeğinde gündeme getirdi çünkü.

Çünkü, iktidar burada. Yani tüm bir toplumsal sistemin egemenlik altına alınmasının bir ayağı da futbolda. Çünkü, on milyonlarca taraftarın yeşil sahalarda cemaatleştirilmesi söz konusu. Çünkü, iktidarı korumanın ve genişletmenin yolu bu. Çünkü, cemaatleşmek burdan geçiyor.

Cemaat, futbolu görüyor, biliyor; sermayenin bu alandaki gelgitlerini ve akışkanlığını takip ediyor. Futbol kulübü deyip geçmiyor. İktidarının bir ayağının da buraya yaslanması gerektiğini öğrendi. Murat Aksu’nun Beşiktaş’ta Yıldırım Demirören’e karşı adaylığı bunun ilk işaretiydi. Laik anti-laik eksenli bir cepheleşme yarattılar. Denediler olmadı. Adnan Öztürk’ün Galatasaray’da Adnan Polat’a karşı adaylığı bir sonraki hamleydi. Alevi- Sünni eksenli bir cepheleşme yarattılar. Denediler, çok yaklaştılar olmadı. Sırada Fenerbahçe var. Göreceğiz.

Üç büyükler de iktidarı almak istiyorlar! Çünkü sermaye orda, rant orda, iktidar olmaları gerek! Yine deneyecekler. Bırakmayacaklar peşini.

Beşiktaş’ta Ertuğrul Sağlam’la denediler. Hakan Şükür’le yarattıkları futbolcu tipinin benzerini teknik adamlıkta Sağlam’la denediler. Dirençle karşılaştılar; yanıt Denizli oldu. Olmadı ama bırakmadılar. Bülent Uygun’la Sivas’ta denediler, yine çok yaklaştılar ama Uygun’un çapsızlığına, 1978 Sivas Katliamı ve 1993 Madımak’ına takıldılar. Olmadı. Bırakmadılar.

Bırakmayacaklar da… Bırakamazlar da… Dünya futbol endüstrisine bakın. Milyar dolarlar ortalıkta geziniyor. Üstelik bu gezinen sermaye büyük kitleleri peşinden sürüklüyor. İkili bir yönü var açıkçası. Para ve kitleler…

Şimdi sırada ve yine beyefendiliğiyle Ertuğrul Sağlam ve Bursasporu var. Olur mu? Neden olmasın!

Hakan Şükür TRT 1’in spor yorumcusu ne zamandır. Dikkat edin, tam bir olgunluk abidesi ve bir başka beyefendi. Buna çalışıyor. Görüntüyü iyi veriyor. Futbol yorumlarını, maç analizlerini dikkatle izleyin; analizlerinin içinde dinsel temalar küçük, rahatsız etmeyici biçimde yer alıyor. Şükür, iyi çalışıyor. Bir futbolcu idolü yaratıyorlar.

Daha modern ve batılı bir kent buldular: Bursa. Sivas’ın bir İç Anadolu kenti olması, görece muhafazakarlığı ve alevi-sünni yarılmalı kentinin yerine Marmara’da İstanbul’un burnun dibinde yeni bir üs alanında denemeye karar verdiler. İstanbul burjuvazisinin karşısında, Bursa’da muhafazakar yeni sağ burjuvazi. Kimsenin diyeceği olmaz. Cemaatçi Ertuğrul Sağlam artık yeni idol! Bülent Uygun’sa çöpe atıldı. Üstelik Ertuğrul Sağlam Bülent Uygun’un çap olarak çok üstünde. Yani düzgün adam.

Milyar dolarlık bütçeli üç büyüklerin kontrolü altındaki parada gözleri var. Ona hükmetmek istiyorlar. Tefeci-tüccar-bezirgan dönemi bitti artık. Şimdinin büyük sermayedarıdırlar. Borsada, Gıdada, İnşaatta, Alışveriş Merkezlerinde, Özel Hastanelerde, Otomotivde, Bankacılıkta, Tekstilde, Medyada… Ya futbol!

Üç büyüklerin dağınık, savruk, plansız ve hesapsız muhasebesini ele geçirme peşindeler. Her şey egemenliklerinde olacak. İki şeyden birine razı olacak üç büyükler. Ya teslim olacaklar ya da entegrasyonu kabul edecekler. Dikkat edin, Galatasaray kongresinde Adnan Polat’ın listesinde Emir Sarıgül var.

-2-

Yani, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün oğlu. Cemaat bağlantısı biliniyor. 41S Belediye otobüsü Şişli Seyrantepe seferini yapıyor. Düşünün!

Bir yandan taraflaşma yaratıyorlar bir yandan da entegre oluyorlar. Karşı cepheyi oluşturuyorlar ama diğer cepheyi de boş bırakmıyorlar. Anlayın!

Dikkat edin bir yandan üç büyüklerdeki sermayenin el değiştirmesi için denemeler yaparlarken, diğer yandan da futbolun Ergenekon’unu yaratıyorlar!

Türkiye Futbol Federasyonu’nda, Merkez Hakem Kurulu’nda, Kulüpler Birliği’nde ve üç büyüklerin kulüp yönetiminde iktidar savaşı veriyor cemaat.

Futbolun tüm kurul ve kurumlarını şikeyle terbiye edecekler. Ergenefutbol!

Şaka değil!

Boğazına kadar mafyöz ilişkilere batmış futbolda iktidar olmak için bulunmaz fırsat ve zamanıdır.

Şike olayına yakından bakın ve anlamaya çalışın. Siyasal arenadaki ergenekonun bir benzeri futbolda yaşanıyor. Futbolcular, menajerler ve kimi kulüplerin yöneticileri gözaltına alınıyor, ifadeye çağrılıyor. Büyük oyunun küçük parçalarını ortaya sürüyorlar. Alt liglerden başladılar. Mesajı alın istiyorlar.

Ergenekon’da yaratılan imajla futbol şikesinde yaratılan aynıdır.

Korku, sindirme ve güvensizlik…

Duydukça, okudukça gözbebeklerimiz büyüyor. Vay canına neler yapmışlar da haberimiz yokmuş, dedirttiler insanlara. Ergenekon’da bunu yaptılar. Şimdi futboldaki şike olaylarıyla bunu yapıyorlar. Yalan mı? Elbette değil. Ama sorun şikenin olup olmaması değil ki! Verilen mesaja bakın siz. Kime veriyorlar mesajı? Elbette kulüp yöneticilerine. Ve elbette futbol kamuoyuna. Sadece bunlara değil, futbolun dışındaki geniş kitlelere.

İşte sizin futbol dediğiniz bu! Kirli ve yalan dolan. Saf taraftar! Dünyadan haberin yok! Ve ben bu pisliği temizleyeceğim. Her şeyi temizlediğim gibi…

Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav’ın, 1995 yılında kaleci ZOLTAN PETRY’in İnönü’de 2-0 Türkiye’nin kazandığı Türkiye-Macaristan maçında yirmi beş bin dolar karşılığı şike yaptığı yönündeki açıklamasına bakın. O dönemler adı geçen kaleci Gençlerbirliği’nin kalecisiydi. Ve iddia o ki rüşveti TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) vermiş.

TRT 1’deki ‘Akılda Kalan’ programına konuk olan Erman Toroğlu, “Uluslararası organizasyonlara katılmak için federasyonlar da şike yapar… Bizim federasyon da yapmıştır” ifadesini rahatlıkla kullanabiliyor ve bunu TRT 1’de söylüyor, dikkatinizi çekerim.

Futbolun kirliliğini kitlelerin gözüne sokuyorlar. Tıpkı Ergenekon iddianamelerinin çarşaf çarşaf yayınlanması, ses bantlarının televizyonlarda dinletilmesi gibi

Cemaat, sıranın futbola geldiğini söylüyor. Sizi bu pislikten ben temizlerim, diyor. Şimdi küçük başladılar. 2., 3. liglere el attılar. Aba altından sopa gösteriyorlar üç büyüklere, Federasyona…

-3-

Ümraniye’de bir gecekonduda yakalanan el bombalarından başlayan Ergenekon sürecini hatırlayın. Generallere uzanan süreci düşünün. Direnç gösterildikçe üstüne gittiler…Kulüpler ve federasyon bazında da aynısını yapacaklar. Ya teslimiyet ya da daha ileri gidip yukarılara uzanmak…

Gerisini anlayın ve bekleyin…

Hepsini bir araya getirin ve cevabı siz verin: Cemaat şampiyon olur mu?

O.Gün Ünal

Galatasaray’da Eski Türkiye Yeni Türkiye kavgası

Posted in Kategorilenmemiş with tags , , , , , , , , , , , , , on 22 Eyl 2013 by ayhancelik


271733

3 Temmuz 2011 tarihi Fenerbahçe’de deprem etkisi yaptı. Bu etki aradan geçen iki yıla rağmen hâlâ devam ediyor. Fenerbahçe’nin yaşadığı bu sıkıntılı durum 2008-2011 arası Türkiye Ligi’nde kötü sezonlar geçiren Galatasaray için bulunmaz fırsat oldu.

Başkanlığı döneminde başarısız olduğu için ayrılmak zorunda kalan ve gerçek bir beyefendi olan Adnan Polat yerini Ünal Aysal’a bıraktı. Aysal hiç de alışıldık bir başkan değildi. Fanatik bir Galatasaraylı olan Fatih Altaylı eskiden Aysal için kolay hazzedilebilecek şeyler yazmadı. Ama Galatasaray Lisesi ve kulübünün esas kontrolü İnan Kıraç’taydı. Kıraç kendi adamı ve başarılı bir işadamı olan Ünal Aysal’ı adeta yeni başkan olarak atadı.

Ancak Aysal Fenerbahçe’nin de yaşadığı olumsuzlukla yangına körükle gitti ve hiç gereği yokken şike meselesini kast ederek, ‘Bu ateş üfleyerek sönmez’ dedi. Yani Fenerbahçe’nin küme düşmesini istedi. Kulübü toparlaması için de geçmiş başarılarından ötürü Fatih Terim’i göreve getirdi.

Aslında Terim de Aysal da eski Türkiye tipinin adamları. Sadece Aysal ağırlıklı yurt dışında kaldığı için kamuoyunun bildiği biri değildi. Fatih Terim ilk kez Milli Takım’ı Euro 96’ya götürmeyi başardı. Bu başarısı onu Galatasaray Teknik Direktörlüğü’ne getirdi.

İlk yılında açıkça Mehmet Ağar’ın desteğini aldı. Hakemler Ağar’dan korktukları için mesela bir İstanbulspor maçının 98. dakikasında (hayret maç 90 dakika değil miydi) kendini göz göre göre yere atan Arif’in pozisyonuna penaltı verdiler. 1997 yılının şampiyonluk fotoğrafında Mehmet Ağar da vardı. Düşünün bir polis şefinin orada ne işi var? 2000 yılında bir ilk olan UEFA Kupası’nın kazanılması ve 4 yıllık şampiyonluk Terim’in markasını tescilledi. Yani Fatih Terim’i teknik adamlığını tartışmaya ortam kalmadı.

Ünal Aysal da eski Türkiye karakteri ama daha kibar ve klas. Yukarıda dediğim gibi Aysal’ı getiren İnan Kıraç’tı. Ünal Aysal aynı zamanda İnan Kıraç’ın çok yakın dostu Aydın Doğan’ın da enerji alanında iş ortağı… Şimdi bu iki isim Aysal ve Terim birbirine girdi. Galatasaray iki yıldır başarılı olduğu için bu ortaya çıkmıyordu ama Terim’in 1 yıllığına Milli Takım’ın başına geçmesi Aysal’ı çileden çıkarttı. Aysal aslında Terim’den açıkça seçimini yapmasını istiyor. Gördüğüm o ki, Aysal bir başarısızlık anında Terim’i göndermenin planlarını yapmaktadır. Hele ‘eleman’ lafı Fatih Terim için kolay kabul edilebilecek bir şey değil. Son yapılan kongrede bütün GS üyeleri Sedat Doğan gibi bir iki isim hariç İnan Kıraç’ın getirdiği isimler.

Lafı burada çok uzatmadan Rasim Ozan Kütahyalı’ya getirmek istiyorum. 3 Temmuz’dan sonra spor alemine de el atan Rasim Ozan Kütahyalı (ROK) hasta derecede Galatasaraylı olduğu için kulübündeki bu meseleye de el attı. 3 Temmuz’dan sonra Fenerbahçe’nin göçertilmesi için elinden geleni ardına koymadı. Kısmen rakip taraftarlar üzerinde etkili de oldu. Hatta sırf bu mesele yüzünden yayınevimizde çok sert tartıştık. Yayınevi sahibi Münir Üstün buna şahittir.

Beyaz TV’deki çok izlenen futbol programlarında her hafta Fenerbahçe’yi çeşitli bahanelerle doğradı. Bu misyonunu hep ‘Ben Aziz Yıldırım zihniyetiyle mücadele ediyorum. Fenerbahçe güzide bir kulübümüzdür’ diyerek kamufle etti. Aslında düşmanlığı Fenerbahçe’yeydi. ROK benim arkadaşım ama mesele Fenerbahçe olunca kendisini kaybediyor. Yeni doğan ikizlerine Galatasaray zıbını giydirecek kadar fanatik.

Gerçek bir spor adamı olan ve içinden gelenleri söyleyen Ahmet Çakar’ın dediği gibi Doğan Koloğlu ve Hıncal Uluç’tan kalan ‘Galatasaray klanlığı’ bayrağını yeni medyada ROK devraldı. Objektif, başarılı ve sevilen spor sunucusu Ertem Şener’in, Fenerbahçe’nin efsane kaptanı Ümit Özat’ın ve insanlığını yeri geldiğinde futbolun önüne koyan Sinan Engin’in ROK’un Galatasaray klanlığına izin vermeyeceğini sanıyorum. Çünkü ROK’un Galatasaray söz konusu oldu mu yapmayacağı şey yok.

Hükümete muhalif bir adam olan Ünal Aysal’ı hükumetle yakınlaştırmak için elinden geleni yapıyor ROK, Aysal’ı Beyaz TV’de ağırladı ve Aysal’a sürekli Başbakan Erdoğan’ı övdürdü. Ünal Aysal’ın sportif işler başdanışmanı nasıl Bülent Tulun ise siyasi işler başdanışmanı fiilen ROK oldu. Terim ile Aysal kavgasında da şu an Aysal’ı tutuyor ROK. Bu ara sürekli Terim’e yükleniyor. Terim’in avukatı canlı yayına bağlandı, ROK’a isyan etti. Sonrasında Fatih Terim bir basın toplantısında isim vermeden ROK’u hedef aldı. Kulüp içinden gelen iddialara göre Terim, Aysal’a, ‘Rasim’e bu lafları siz mi söyletiyorsunuz?’ demiş ve Ünal Aysal da, ‘Rasim bana değil Başbakan’a yakın. Benim lafımla hareket etmez’ demiş.

Ünal Aysal’la Fatih Terim arasındaki üstü kapalı tartışma nasıl biter bilmiyorum. Bunu zaman gösterecektir. Mesele milli konular olduğunda Terim için akan sular durur. Ama kulübün perde arkasındaki hamisi İnan Kıraç meseleye el atabilir.

Öte yandan aklımı kurcalayan bir diğer soru: Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım söz konusu oldu mu mangalda kül bırakmayan ROK konu Galatasaray çıkarları oldu mu niye bu Ergenekonvari zihniyetlerle yan yana durabiliyor? Kızmasın ama bu hareketleri çok garip ROK’un. Nerede kaldı yeni Türkiye’nin yılmaz savunucusu ROK?

 

Yazar: Cem KÜÇÜK

Twitter.com/cemkucuk55

‘Fenerbahçe Değil, ENAYİ Bahçe’

Posted in Kategorilenmemiş with tags , , , , , , , , , , , , , , , on 10 May 2013 by ayhancelik

generalharringtonsongolbg2

‘NE DİYOR ULAN BU MANYAK’ , ‘SEN NASIL ENAYİ BAHÇE DERSİN’ diyenler şimdi lütfen arkalarına yaslanıp bu yazıyı okusunlar.. 
Dikkatlice okurlarsa, başlıktaki sözlerin bana değil, hangi kesime ve hangi camiaya ait olduğunu göreceklerdir. 

Tarih: 1923; Türkiye Futbol Federasyonu resmi olarak kuruldu.
Tarih: 21 Mayıs 1923; Türkiye’nin FIFA’ya yaptığı başvuru kabul edildi ve Türkiye FIFA’nın 26. üyesi oldu. 

‘NE ANLATIYOR BU ADAM BE’ demeyin, dinlemeye devam edin.. 
Bu adam, size Türk futbol tarihini ve Türk futbol tarihinin en büyük skandalını anlatacak.. 
(Sadece 5 dakika sabredip bu yazıyı satır satır sonuna kadar okuyabilirseniz..) 

‘PEKİ NEDEN ŞİMDİ ? NE ALAKA ?’ diyeceklere ise cevabım şeffaf ve dürüst; 

Galatasaray’ın son şampiyonluğuyla beraber, GÜYYA ! şampiyonluk sayılarında öne geçmesinden sonra, bir Fenerbahçeli olarak yıllardır her platformda anlatıp harekete geçilmesi gerektiğini söylediğim, dünyada eşi benzeri tek bir ülkede bile olmayan konu hakkında artık dayanamadım, ve kendi camiamın hakkını aramamasına, kandırılmış şekilde ağzından lokmasının alınmasına, Lefter’lerin Cihat Arman’ların alın terlerinin hiçe sayılmasına olan tepkisizliğe isyan etmek istedim ! 

Yukarıdaki tarihlerden devam edersek, 1924 yılında TFF, Türkiye’de ilk defa, o ana kadar bölgesel oynanan liglerden farklı olarak, ULUSAL ŞAMPİYONA düzenledi. Bu şampiyonanın adı; Türkiye Futbol Şampiyonası şeklindeydi. Bu şampiyona bazı istisnai yıllar hariç 1951 yılına kadar oynatıldı.

Bu ligde , İstanbul – Ankara – İzmir – Eskişehir – İzmit illerinden takımlar oynadı.

Akıllara iyi girmesi ve net olması açısından iyice vurgulayalım, Türkiye Futbol Şampiyonası 1924-1951 arası bazı istisnai yıllar hariç, TFF tarafından bölgesel değil ulusal olarak oynatılan 1. şampiyonadır.

Gelelim 2. şampiyonaya..

Yine Türkiye Futbol Federasyonu, 1936-1950 yılları arasında, Milli Küme adı altında ulusal şampiyonalar düzenledi.
İstanbul, İzmir, Ankara illerinde düzenlenen bölgesel turnuvalarda başarılı olmuş takımların katıldığı ve deplasmanlı lig usülüyle oynanan bu ulusal şampiyona , istisnai 3 sezon hariç tüm sezonlar oynandı.
Tamamen TFF tarafından, ve resmen..

( OKUYUCUYA ARA MESAJ: BU 2 ŞAMPİYONANIN YAPILARINI NEDEN ANLATTIM ? 

Bu yazının sonunda örneklerini göreceğiniz üzere, dünyanın tüm ülkeleri, tarihsel şampiyonluk sayılarında sadece 2 konuyu baz alıyor: 
A) Federasyonun resmen kurulmuş olması ve liglerin federasyon nezdinde oynanmış olması 
B) Ulusal olarak ülke çapında takımlarla oynanmış olması ve bölgesel olmaması 

Not: Liglerin kaç takımla oynatıldığının ya da hangi statü ile oynatıldığının ulusal şampiyona olduktan sonra hiç bir önemi yok. Zira İtalya’da futbolun ilk yıllarında sadece 4 takım bizdeki TSYD usülü maçlar yapıyor ve sadece 1 yarı final 1 final oynayıp şampiyon oluyorlardı. Bu yazının ilerleyen aşamalarında göreceğiniz İtalya’da 9 şampiyonluğu bulunan GENOA’nın hemen hemen tüm şampiyonlukları bu şekildedir örneğin.) 

Devam edelim; 

Şimdi bu 2 ligdeki toplam şampiyonluk sayılarını merak eden var mıdır yok mudur bilemem. 
Ama biraz aklını çalıştıran herkes, dünyada tek bir örneği olmayan şekilde, federasyon tarafından 35 yıla yakın bir zaman ulusal olarak oynatılmasına rağmen, şimdi aynı federasyon tarafından yok sayılan bu şampiyonalarda, kimin ne kadar şampiyon olduğunu, ancak daha da önemlisi kimin en az şampiyonluğu bulunduğunu, ülkemizin en köklü ve en büyük lobi gücünden yola çıkarak tahmin edebilir.. Hangi lobi gücü 35 yıl boyunca TFF tarafından ulusal olarak oynatılan şampiyonları hiç edebilir, buna kimin gücü yeter ? 

Türkiye Futbol Şampiyonası’nda, Fenerbahçe 3 kez, Beşiktaş 2 kez, Galatasaray ise 0 kez şampiyonluk kazanmış durumda.
Milli Küme liglerinde ise, Fenerbahçe 6 kez, Beşiktaş 3 kez, Galatasaray ise sadece 1 kez şampiyonluk kazanmış durumda. 

Yani, TFF tarafından 1924-1950 arasında oynatılan, 2 uluslararası şampiyonada, Fenerbahçe’nin toplam 9, Beşiktaş’ın toplam 5, Galatasaray’ın ise toplam 1 şampiyonluğu var. Tersi olsaydı zaten, elbette ‘Tarih bir ülkenin en önemli unsuru, futbol tarihimiz ise herşeyimiz’ olurdu.. 
(500 yıllık anormal köklü bir liseye sahip olmanın avantajları yadsınamayacak kadar büyük..) 

‘MUTLAKA BU İŞTE BİR ŞEY VARDIR, BU KADAR BASİT OLAMAZ, BİR DE KARŞI TARAFI VE TEZLERİ DİNLEMEK LAZIM AMA’
diyeceklere hemen cevaplarını verelim. 

Karşı tarafın bu şampiyonlukların sayılmaması için, şu ana kadar duyduğum 2 tezi var: 

1) Futbol o yıllarda profesyonel değildi. 

2) Milli Küme sadece İstanbul, Ankara, İzmir takımları tarafından , Türkiye Futbol Şampiyonası ise sadece 5 il takımları tarafından oynanıyordu. 

Ve cevaplar, gerçe bunlara cevap vermek bile komik ama; 

1) Futbol o yıllarda dünyanın hemen hemen heryerinde amatördü; 

A) İtalya Ligi 1898’de oynanmaya başladı, 1929’da profesyonel oldu. GENOA takımının İtalya Federasyonuna göre tam 9 şampiyonluğu var, VE DİKKAT ! tüm bu 9 şampiyonluğu 1929 öncesi amatör döneme ait. GENOA’nın 1924 yılından sonra tek 1 şampiyonluğu bile yok, ama İtalya Federasyonu nezdinde 1924 öncesi dönemden gelen ve sayılan tam 9 şampiyonluğu var. 

İTALYA FUTBOL FEDERASYONUNA GÖRE GENOA’NIN ŞAMPİYONLUK SAYISI VE İTALYA TARİHİNDEKİ ŞAMPİYONLUKLAR:
http://www.legaseriea.it/en/serie-a-tim/albo-d-oro 

B) Alman Ligi 1903 yılında oynanmaya başladı, 1963’de Bundesliga kuruldu. Nürnberg’in Alman Federasyonu nezdinde tam 9 şampiyonluğu var, bu şampiyonluklardan 8’i Bundesliga öncesi. Sadece 1 tanesi Bundesliga kurulduktan sonra.. 

ALMAN FUTBOL FEDERASYONUNA GÖRE NURNBERG’İN ŞAMPİYONLUK SAYISI VE ALMANYA TARİHİNDEKİ ŞAMPİYONLUKLAR:
http://www.dfb.de/index.php?id=380602 

2) İstanbul, Ankara, İzmir takımlarıyla oynatılan Milli Küme ve 5 ilin takımlarıyla oynatılan Türkiye Futbol Şampiyonaları için ‘ulusal değil, elit liglerdi, bütün ülkeyi kapsamadığından sayılmamalı’ diyenlere verilecek cevap daha da basit.. 

TFF tarafından sayılan, ve 1959 sonrası oynatılan lige gelelim. Bu ligin ilk 8 yılındaki takımları bilir misiniz ? 
Bakın 8 yıl diyorum.. 
Hazır olun; 

1959’dan 1967’ye kadar oynanan ligin, yani şu an şampiyonluk sayılarında sayılan ligin ilk 8 yılında, 60-61 sezonunda 1 Adana takımının oynamasının dışında, kalan 7 sezonda SADECE VE SADECE İstanbul, Ankara, İzmir takımlarıyla oynanıyordu, TIPKI MİLLİ KÜME gibi.. 

Yani, 500 yıllık köklü lisenin camiasının tarihi yok saymak isteyen mensuplarının iddialarına ve tezlerine göre, eğer Milli Küme sadece 3 ilin takımlarını içeren elit lig idiyse ve bu yüzden sayılmamalı ise, 1959’dan 1967’ye kadar oynanan lig de sayılmamalı, o yıllardaki şampiyonluklar da iptal edilmelidir. Çünkü 59 ve 67 sezonları arasında, 1 sezon hariç lig toplam 7 sezon SADECE VE SADECE aynı Milli Küme gibi 3 büyük ilin takımları ile oynanmıştır. 

İŞTE KANITLAR: 

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU RESMİ KAYITLARINA GÖRE 1959’DA DÜZENLENEN LİGİN TAKIMLARI:
http://www.tff.org/default.aspx?pageID=1183 

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU RESMİ KAYITLARINA GÖRE 1960’DA DÜZENLENEN LİGİN TAKIMLARI:
http://www.tff.org/default.aspx?pageID=1184 

Bugüne kadar, kendi camialarının çıkarları için tarihi yok etmek isteyen bireylerin başka bir tezini duymadım. 

Ancak tabii maksat, kendi aleyhlerine olan tarih ve şampiyonluklar sayılmasın diye bahaneler üretmekse, 3,4,5 diye maddeler arttırılabilir elbet. 
Örneğin o yıllarda futbolcuların sakalları uzundu, kalecilerde eldiven yoktu gibi. 

Malum kesim bahaneler üretmek için kendilerini zorlayadursun, ben kendi camiama geleyim; 

EY FENERBAHÇE CAMİASI;
Başkanından, yönetimine, muhalefetinden, taraftarına ; 

Bizler takımlarımıza tutkuyla bağlı olabiliriz. Bizler iyi günde, kötü günde, her yerde bu takımın yanında olabiliriz. 
Bizler maddi manevi takımına en fazla katkıyı yapan taraftarın camiası olabiliriz. 
Bizler, gözlerine hedef belledikleri herşeyi yıkabilen güçlerin bile tüm zorlamalara rağmen yıkamadığı, her zaman her şartta ayakta durabilen bir camia da olabiliriz. 

Ama eğer bizler; 

Her sene, sadece 1 şampiyonluk kazanmak için her tarafımızı yırtıyor, vücutlarımızı, kalplerimizi stres ve efor testi makinelerine girmekten beter duruma getiriyor, ancak bütün dünyada eşdeğerlerinin sayılmadığı tek bir ülke bile olmayan şampiyonluklarımız için, hem de 9 şampiyonluk için, hiç bir şey yapmıyor, 500 yıllık köklü liseye ait camianın hukukçu , medyacı ve ilgili konumlardaki lobici bireyleriyle tarihi yok etmesine uyuyorsak, maalesef malum kesim ve camianın kendi aralarındaki konuşmalarındaki fısıltılar çok tahmin edilebilir şekildedir ve korkarım ki doğrudur; 

‘Bunların adı Fener Değil, ENAYİ Bahçe..’ 

Onlara da hak vermeli , kesinlikle kızmamalıyız.. 
Adamlar 35 yılı, TFF nezdinde, ulusal olarak oynatılan 35 yılı yok ediyor.. Ve o 35 yılı domine etmiş camia sadece uyuyor.. 
İnanın, biz onların yerinde olsak, bizim onlar için kullanacağımız tabir, onların kendi aralarında kullandığı ENAYİ tabirinin yanında devede kulak kalırdı.. 

Yazımı buraya kadar okuyabildiyseniz, sabrınız ve değerli vaktiniz için teşekkür ederim.. 

Bir gün, GÜNAYDIN FENERBAHÇE demek umuduyla, şimdi tekrardan İYİ UYKULAR FENERBAHÇE.. 

Kaynak : http://www.sporyazarlari.com/futbol/fenerbahce/metin-sipahioglu/08-05-2013/fener-degil-enayi-bahce/568444.aspx

Email    : metin@sm724.com
Twitter: http://www.twitter.com/metinsipahioglu

Takip et: @metinsipahioglu
Tweet

HADİ BİRDE G.SARAY’LI YAZARDAN OKUYALIM DURUMU;

Bu şampiyonlukları görmeyen gözler Galatasaraylı mı ? 

 

Aslında bu konu hep kafama takılıyordu. 
Çoktandır bir yaraya parmak basmak istiyordum kısmet bugüneymiş. 
Yara dediğim‚ futbolumuzdaki iki yüzlülük… 
Daha doğrusu tarihimizin yarısının görmezden gelinmesi‚ yok sayılması. 
Yaptığımız yanlış nedeniyle öyle bir tablo oluşuyor ki‚ 
sıradan bir Avrupalı futbolsevere sorsanız Türk futbolunun 50 yıllık tarihi olduğunu söyleyecektir. 
Yalan da değil… 
Resmi olarak kendi kendimizi inkar edip‚ 
1959 öncesi yaşananları yaşanmamış saydığımız için dışarıdan bakanın böyle görmesi doğal. 
Bilmiyorum dünyada bizim gibi kendi tarihini gizlemeye çalışan başka bir futbol ülkesi var mıdır? 

EFSANELER YAŞAMADI MI? 
Bir yandan; 
Lefter´ler‚ Şeref Görkey´ler‚ Turgay Şeren´ler‚ Büyük Fikret´ler‚ Cihat Arman´lar‚ 
Süleyman Sebalar şöyleydi‚ böyleydi diye öve öve bitiremeyeceksiniz‚ 
onlar olmasa Türk futbolu olmazdı diyeceksiniz 
öte yandan o efsanelerin kazandığı şampiyonlukları kabul etmeyeceksiniz. 
Futbol ailesi olarak yıllardır yaptığımız tam olarak bu… 
Yani komedi… 
bizimkiler maalesef sayı saymaya 1959´da başlayabilmişler! 
Acı ama gerçek!.. 
Sanki ondan önce bu ülkede futbol yoktu?.. 
Milli Küme oynanmış‚ ardından 1. Lig olmuş‚ sonra da Süper Lig… 
Aslında değişen sadece isimler ve bazı detaylar. 
Yoksa‚ adı ne olursa olsun‚ oynanan lig ulusal anlamda aynı‚ 
Türkiye Ligi. 
Peki ne olmuş da ortadan ikiye ayırmışız tarihimizi derseniz… 
Olan bir şey yok… 
Günün birinde‚ adamın biri çıkmış ve “Profesyonellikten öncekileri saymayalım” demiş 
tüm futbol ailesine de bu zokayı yutmuş. 
Bir futbol ülkesi düşünün ki‚ amatörce‚ 
inanılmaz kötü şartlarda‚ forma aşkıyla 
ve adı da Milli Küme olan bir ligde mücadele eden yüzlerce futbolcusunu yok saysın! 
Şampiyonlukları kaale almasın‚ kendi tarihini inkar etsin… 
Maalesef futbolda böyle bir ülkeyiz biz… 

DÜNÜ ÇÖZMEDEN OLMAZ 
Biliyorum bazılarınız 
“Kardeşim bugünü hallettik de 50 yıl öncesi mi kaldı!” falan diyorsunuz. 
İsteyen istediğini düşünebilir ama dünü çözmeden yarına sağlıklı yürüme şansımız yok. 
Bu nedenle cürümüm kadar yer yakacak olsam da bu konuyu gündemde tutmaya‚ 
sayılmayan Milli Küme Şampiyonluklarını resmen kabul ettirmeye çalışacağım. 
Biliyorum özellikle Galatasaraylı dostlar bu konuya çok duyarsız kalacaklardır… 
Çünkü Milli Küme´de Fenerbahçe´nin 6‚ Beşiktaş´ın 3 Galatasaray´ın ise 
sadece sadece bir şampiyonluğu var. 
Dolayısıyla işin doğrusu yapılır o şampiyonluklar sayılırsa 
Beşiktaş´la arasındaki fark kapanır‚ 
Fenerbahçe ile açılır. 
Bunu da kimse (!) istemez doğrusu… 
Bu manzarayı görünce insanın aklına‚ 
acaba kupaları sayarken Milli Küme´yi es geçme fikri 
hangi Galatasaraylıdan çıktı diye bir soru da gelmiyor değil… 

ÇOK AYIP EDİYORUZ 
Sevgili dostlar şaka yapmıyorum bu hakikatten garip bir olay. 
Bu kafayla on yıl sonra başka biri çıkar ve 
“Süper Lig öncesindeki şampiyonlukları saymayalım” diyebilir. 
Derse de haklıdır! 
Tabii Milli Küme´yi saymayan kafaya göre haklıdır… 
Siz Avrupa´da herhangi bir takımın şampiyonluklarının bazılarının dikkate alınmadığını duydunuz mu? 
Hayır duyamazsınız… 
Herhangi bir Avrupalı otoriteye misal Liverpool´un şampiyonluklarını sorarsanız‚ 
size tamamını sayacaktır. 
Tabii bunların hangi liglere ait olduğunu da söyleyecektir. 
Ama Premier Lig öncesi tarihini yok saymayacaktır kesinlikle. 
Biz ise 59 öncesini yok sayıyoruz. 
Göğsümüze “profesyonellik yıllarımızın yıldızını” asıp tarihimizin yarısını silip atıyoruz. 
Lefter´leri‚ Seba´ları yaşamamış sayıyoruz. 
Ayıp ediyoruz… 
İşte bu nedenle‚ ben üç büyük kulübün de bu konuda bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. 
Göğüslerindeki yıldızları söksünler‚ 
tüm şampiyonları kabul edilsin‚ 
ondan sonra isteyen yıldız taksın‚ 
isteyen kuyruklu yıldız taksın. 

DERDİM SAYILAR DEĞİL 
Benim derdim Galatasaray‚ Beşiktaş ya da Fenerbahçe´nin şampiyonluk sayıları değil. 
Bu ülkede futbol 100 yıldır varsa 
ve Milli Lig 1937´den beri oynanıyorsa‚ 
o ligdeki tüm şampiyonluklar tarihe altın harflerle yazılmalıdır. 
Şampiyonlar Ligi örneği önümüzde duruyor… 
Avrupalı dostlarımız adını değiştirdiler diye Real Madrid´in‚ 
Şampiyon Kulüpler´deki şampiyonluklarını görmezden mi geliyorlar? 
Hayır!.. 
Öyleyse biz ne yapıyoruz Allah aşkına. 
Bu komedi bir an önce bitmeli ve büyükler bu işe öncelik etmeli. 
Tabii yarası olmayanlar! 

Milli Küme Şampiyonları 
——————————– 
1937 Fenerbahçe 
1938 Güneş 
1939 Galatasaray 
1940 Fenerbahçe 
1941 Beşiktaş 
1942 Yapılmadı 
1943 Fenerbahçe 
1944 Beşiktaş 
1945 Fenerbahçe 
1946 Fenerbahçe 
1947 Beşiktaş 
1948 Yapılmadı 
1949 Yapılmadı 
1950 Fenerbahçe 

Turgay Demir 
Fotomaç 
23 01 2008 

FENERBAHÇE 26 
GALATASARAY 18 +1
BEŞİKTAŞ 17 
TRABZON 6 

BURSASPOR 1
GÖZTEPE 1