“HAKEMLERİN ALEYHİME ŞAHİTLİK YAPMASINA ÜZÜLDÜM”


Derya Sarvan: “Keşke kızlardan Oğuz’a ilk telefonlar geldiğinde harekete geçseydim”

Hakem Oğuz Sarvan’ın, fazla kiloları yüzünden boşanmak istediği iddia edilen karısı Derya Sarvan: “O da değişti, kilo aldı. Ama benim kadar değişmedi”

 Mimar Derya Sarvan’a karşı, kocası FIFA hakemi Oğuz Sarvan’ın medyaya yansıdığı şekliyle “fazla kiloları yüzünden” açtığı boşanma davası reddedildi. Derya Sarvan duruşmaya 23 kilo vermiş olarak geldi ve kocasından boşanmak istemediğini söyledi. Oğuz Sarvan ise kesinlikle karısına dönmeyeceğini açıkladı.
     İşin hukuki yanına ilişkin hiçbir yorum yapmadan şöyle diyebiliriz yani: Kendi ifadesiyle “teknik bir meslekten gelen ve teknik davranan” Derya Hanım hâlâ top sürüyor olsa da, hakem maçı bitiren düdüğü çoktan çalmış bile.
     Belki de bu yüzden Derya Hanım ne denli katı ve soğukkanlı görünmeye çalışırsa çalışsın, artık maçın sonucunu değiştiremeyeceğini bilen futbolcuların konsantrasyon eksikliği, o hüzünlü dalgınlık okunuyor gözlerinden.
     Röportaja geçmeden bir şey daha söylemek istiyorum: Şimdiye kadar yazdığım hiçbir şey, yaptığım hiçbir konuşma bana bu kadar müstehcen gelmemişti. Ama toplumsal kurumların perdelerinin arkasında bildiğini okuyan, ideolojilerin yumuşak yatağında gözünü kırpmadan bekleyen bütün gerçekler böyle çıplak, böyle müstehcen değil midir?
     
     Kıskanır mıydınız kocanızı?
     Hayır. Zaten aşırı güvenmemin sonucu bunları yaptı.
     
     Nasıl bir güvendir bu ya, evli çiftçilerin birbirine duydukları? Mesela kadın hisseder mi kocası başka biriyle yatarsa, severse?
     Hisseder diyorlar ama ben hissetmedim işte. Ben hiç fark etmedim. Bana gelen bir sürü telefonlar oldu, hiçbirine inanmadım. Bundan 10 yıl evvel başladı telefonlar.
     
     Nasıl telefonlardı bunlar?
     Açık açık konuşuyorlardı. Ben de Oğuz’a soruyordum. Açıklamasını yapıyordu. Yaptığı açıklamaya inanmak zorundasınız eğer evliliğinizi devam ettirmeyi düşünüyorsanız.
     
     Nasıl açıklamalar yapıyordu size?
     Mesela bir kere Bursa’dan bir kız aradı. Dedi ki: “Eşiniz sizden ayrılmak istiyor, ayrılırsanız benimle evlenecek.” Ben de bunu Oğuz’a aktardım. Bana şu şekilde bir açıklama getirdi: “Kestanecide çalışıyor. Ben kestane şekeri alırken bana aşık olmuş. Beni senden ayırmak istiyor. Onun için aramıştır.”
     
     Açıklama yaparken ilginç metaforlar kullanmış. Siz gerçekçi bir kadın mısınızdır? İnanır mıydınız bu tür açıklamalara?
     İzmir Türk Koleji’ni birincilikle bitirdim. O zamanlar İTÜ’ye 28’inci olarak girdim, ilk 10 içinde bitirdim. Ben mesleğim itibarıyla, teknik eleman olduğum için gerçeklerle yüzleşmeyi her zaman kabul ederim.
     
“Ya yarım saat ya bir saat görüşüp uyuyorduk”     “Teknik elemanım” diyorsunuz. Bunu evliliğinize yansıtıyor muydunuz? Teknik bir eş miydiniz? Duygusal davranmaz mıydınız?
     Ama ben aynı zamanda film seyrederken ağlayan insanım. Hâlâ bu yaşımda.
     
     Bir kadın aldatıldığında, yani daha doğru bir terminolojiyle erkeği başka bir kadınla yattığında ne hisseder?
     Bunu kelimelerle tarif etmek çok zor. Bu olayı ben yakın bir tarihte yaşadığım için hâlâ ne hissettiğimi bilmiyorum. Hayal kırıklığı diyeyim. “Çok güvenmekle hata yaptım” diyor insan. Bir de pişmanlık tabii. Keşke daha o ilk olayları başladığında, ilk telefonlar geldiğinde harekete geçseydim. En azından o zaman Oğuz benden bu kadar uzaklaşmadan çözüm yoluna giderdim. Tabii, ben farkında değildim Oğuz’un benden uzaklaştığının.
     
     Çok mu iyi rol yapıyordu?
     Şöyle fark etmiyordum: Şimdi ben sabah işe çıkıyordum sekiz buçuk-dokuz gibi. 10 gibi de o okuluna gidiyordu. Gece de 11, 12’de geliyordu. Eh, o saat de çocukları yatırıp kendi uyuma vaktim. Geldiğinde ya yarım saat ya bir saat görüşüp uyuyan insanlardık.
     
     Fark etseniz uyumaz bekler miydiniz?
     Beklerdim, her şeyi yapardım. Zaten beni terk etmeden önce de hepsini yaptım.
     
     Mesleğinizden vazgeçer miydiniz?
     Tabii, her şeyden vazgeçerdim. Eğer Oğuz’un olumlu etkileneceğine inansaydım her şeyden vazgeçerdim. Gene de, 28 Ağustos akşamı da beni terk ederken “Gel, bak, her şeye yeniden başlayalım istersen” dedim. “Çünkü bu yaşlardan sonra biz birbirimize ihtiyaç duyacağız. Bundan 15 yıl önce bizler daha dinç, daha sağlam, daha güçlüklerle mücadele edebilecek durumdayken olsaydı, ikinci çocuğumuz da olmazdı belki, bu işi tek çocukla hallederdik. Hadi, yuvamızı dağıtmayalım” diye kendisine önerdim zaten. Her şeyi reddetti. “Ben yalnız başıma, kendi ayaklarım üzerinde durmak istiyorum” dedi.
     
     
     Peki, ilk kez ne zaman “Galiba ben bu adamı kaybediyorum” dediniz?
     Muğla’da annemin arazileri bulunuyor. Bir gün arazi satışından dönüyorduk. Arabamda annem ve teyzemin kızları. Aydın otoyolundayız. Baktım, önde Oğuz’un arabası. Yetiştim. Korna çalıp, el sallayacağım. Bir baktım, arabayı genç bir kız kullanıyor. Kocam yanında oturuyor. İzmir’e dönünce sordum. “Kimdi o arabadaki bayan?” dedim. “O bayandı” dedi. “Hangi bayandı?” dedim. Yine “O bayandı” dedi. “O bayan deyip durma, hangi bayan olduğunu söyle” dedim. “Otostopla arabaya bayan aldım. Kız yeni ehliyet almış. Biraz kullanmak istedi, ben de verdim” dedi. Ondan sonra zaten aramızda kesin olarak bir soğukluk başladı. Bir küslük başladı. Eve geliyordu, direkt bilgisayar odasına giriyordu. Temmuz ayında hakem semineri olacaktı. Eşlerle gidiliyordu. “Seni götürmeyeceğim, seninle gitmek istemiyorum” dedi. Ben de bir arkadaşımın Ayvalık’taki yazlığına gittim.
     
     Hakem eşleriyle görüşür müydünüz?
     Her yerde beraberdik.
     
         
         
     Ekonomik güç sizde miydi?
     Gelirlerimiz hemen hemen aynıdır ama benim babadan kalan gayrimenkulum çok.
     
     Eğer boşanma davası açmasaydı çapkınlıklara göz yumar mıydınız?
     Zaten ben o Aydın karayolundaki olaydan sonra da aşırı tepki göstermedim ki.
     
     Bu kilo meselesi nedir? Sizden şişman olduğunuz için mi boşanmak istedi?
     Evet, Oğuz’un boşanma dava dilekçesindeki sebeplerinden bir tanesiydi bu.
     
     Bu arada siz kaç kilo verdiniz?
     23 kilo. Muzaffer Kuşhan’ın Acil Zayıflama Diyeti’nin takip ettim. 65 kiloyum şimdi. Ama Muzaffer Bey benim 65 kilonun da altına düşmem gerektiğini söylüyor sağlığım açısından. Üç-dört kilo daha verirsem o emelime erişmiş olacağım.
     
          Siz yemek yerken Oğuz Bey sizi uyarır mıydı daha az yemeniz için?
     O eve geç geldiği için pek birlikte yemek yemezdik. O gelir, yemeklerini tepside ister, bilgisayarın başında yerdi. Dilekçesine de evimizde sofra kurulmadığını yazmış.
     
     Niye artık bu evliliği bitirmiyorsunuz? Neden uzatıyorsunuz? Ne bekliyorsunuz?
     Hiçbir şey beklemiyorum. Ben boşanmayı istemediğim için dava şu anda boşanmanın reddiyle sonuçlandı. Temyize gitmediği takdirde kesinleşecek bu karar. Üç yıl boşanma davası açamaz artık.
     
      Evlendiğinizde hakemlik başlamış mıydı?
     Evet.
     
     Siz mi yıkardınız şortunu, çoraplarını?
     Evet. Ütüler, kaldırırdım maça kadar.
     
     Gurur duyar mıydınız kısacık şortuyla filinta gibi kocanızın fotoğraflarını görünce?
     Duymaz mıyım! Hele bir de insan eşinin kendi desteğiyle oraya geldiğini biliyorsa.
     
     Giyimine kuşamına düşkün müdür?
     Evet. Komşular “Oğuz Bey merdivenlerden indiğinde parfüm kokusundan geçilmiyordu” diye şimdi bana açıklamalar yapıyorlar.
     
     Hangi parfümleri kullanıyordu?
     Fahrenheit, Joop.
     
        
          

                                 BURAYA DİKKAT !!!
     “Hakemlerin aleyhime şahitlik yapmasına üzüldüm”

Mahkemede sizi en çok ne yaraladı?

Bana “Derya Abla” diyen hakemlerin aleyhime şahitlik yapmaları beni çok üzdü.”


 DEMEK Kİ HATIR İÇİN MESLEKDAŞLARININ LEHİNE ŞAHİTLİK YAPANLAR VARMIŞ HAKEM DÜNYASINDA…PEKİ BU HATIR MEKANİZMASI FUTBOL MAÇLARINDA DA İŞLİYORMU DERSİNİZ?


     Siz de artık maçlarda içiniz rahat, hakemlere tezahüratta bulunabilirsiniz.
     (Gülüyor) Eskiden bu tezahüratlara çok bozulurdum. Hakemler böyle. Bir yere gelmiş bir insanın çevresinde olurlarsa bunun kariyerleri için yararlı olacağını sanıyorlar. Bu son şike, rüşvet haberleri filan mesela. Bunlar hakemleri evlerinden uzaklaştırmış demek. Bu adı geçenlerin çoğunu tanıdığım için üzülüyorum.
     
     Parasal bir beklentiniz olmadığına göre sizi istemeyen bir erkekten siz ne istiyorsunuz? İntikam mı?
     Siz bir kere o dava dilekçesini görseniz beni daha iyi anlarsınız. Benim kızımı ameliyat masasında bırakıp Güney Afrika’ya gezmeye gittiğimi yazmış. Kızımın ağrıları ben annemle yola çıktıktan sonra başlamış. Milano’da aktarma yaparken öğrendim. “Bir iğne vurdurun” dedim. Johannesburg’dan aradım. Apandisit ameliyatı olmuş. Çok üzüldüm kızımın yanında olamadığım için. Sonra halasının ilgilendiğini öğrendim. Kendisini büyüten ve bize temizliğe de gelen kapıcımızın karısına da ilgilenmesini söyledim. Kızımla konuştuk, şakalaştık. Rahatladım ve geziye devam ettim. Zaten paket programdı, cebimde de dönüş bileti alacak param bulunmuyordu.

Ahmet Tulgar HABERİ /MİLLİYET

Yorum bırakın